ABD Merkez Bankası için yeni başkan adayı hâlâ netleşmedi. Piyasalar, bağımsızlık ile politik baskı arasındaki dengeyi nasıl yöneteceğini merak ediyor. Sonuçlar borçlanma maliyetlerinde önemli hareketlere yol açabilir.
ABD’nin bir sonraki Fed başkanı için tartışmalar sürüyor ve süreç, uzun süredir öne çıkan iki isim çevresinde şekilleniyordu: Hassett ve Warsh. Hassett, Beyaz Saray Ulusal Ekonomi Konseyi’nin (NEC) başındaydı; Warsh ise Fed’in geçmişten gelen tecrübesine sahip bir isim olarak görülüyordu. Ancak Başkan Donald Trump’ın bu rol için kapıları tamamen kapatmadığı sinyalleri, süreci belirsizliğe sürüklüyor. Biletin diğer adayları arasında Scott Bessent de bir seçenek olarak konuşuluyordu, fakat son gelişmeler Bessent’in açıklama yapmaktan vazgeçmesiyle gri bir alanda kaldı.
Kimin için boşa mı gidiyor kararlar?
Süreç, borçlanma maliyetlerini düşürmeyi hedefleyen bir konjonktürde, başkanın rehberliğine ne kadar açık olunacağına bağlı olarak yürümeye devam ediyor. Trump, geçmişte Fed’i istediğini elde edemediği için bu kez daha “uyumlu” bir başkan arayışında. Ancak bu yaklaşım, Fed’in bağımsızlığı üzerindeki güveni zedelerse piyasalarda ters etkiler doğurabilir. Bağımsız karar mekanizması zedelenirse uzun vadeli getiriler yükselme riskiyle karşı karşıya kalabilir.
Analistler, kim seçilirse seçilsin, başkanın kurumsal bağımsızlığı koruması gerektiğini vurguluyor. Piper Sandler’dan Andy Laperriere, “İşin en kırılgan yanıtı, ya beklentileri karşılar ya da buna karşılık eleştirilir” diyor ve bu durumun kararları gölgelendiğini belirtiyor.
Yarışın rotası: Hassett mi, Warsh mı?
Son haftalarda Hassett, savunmasını güçlendirdi ve Trump’ın görüşlerini dinlediğini, ancak kararların kendi bağımsız değerlendirmesiyle şekilleneceğini vurguluyor. Buna karşılık Warsh, destek bulmayı sürdürüyor; Wall Street’te saygı gören bir ismin Jamie Dimon gibi önemli seslerden aldığı işaretler, Warsh’ın şansını güçlendiriyor. Warsh’ın yaklaşımı, enflasyon kaygıları ile faiz indirimleri arasındaki dengede dikkat çekici farklılıklar içeriyor; balança küçültme fikri üzerinde de görüşler öne sürüyor. Ancak Trump için bu denge hâlâ tatmin edici bir sonucu zorlaştırıyor.
Fed bağımsızlığı ve iç çatışma
Fed içinde hissedilen ayrışma, yeni başkan için de büyük bir sınav olacak. Fed Open Market Committee üyelerinin desteğini elde etmek için yapılacak pazarlıklar, başkanın hangi yönde karar vereceğini belirleyecek. RBC Capital Markets’ten Blake Gwinn, gelecek dönemde daha keskin farkların ve hatta başkanın ilk toplantıda dahi muhalefet gösterebileceği senaryoları işaret ediyor; aksi halde piyasa güveninin sarsılabileceğini vurguluyor.
Bir sonraki test: iç ve dış dinamikler
Bessent, iki Kevinin de “yetkin” olduğunu belirtse de, yeni başkan adaylarının bağımsızlık konusunda nasıl bir rol üsteneceği belirsizliğini koruyor. Bu arada Yüksek Mahkeme’nin önümüzdeki aylarda Lisa D. Cook’un görevden alınmasıyla ilgili kararları Fed’in özerkliğini dolaylı olarak etkileyebilir. Powell ise şimdiye kadar Biden yönetiminin eleştirilerine odaklı kalmaya çalışıyor; Morgan Stanley Wealth Management’tan Ellen Zentner, bir sonraki başkanın Powell kadar soğukkanlı olup olamayacağını, gerçek sınavın bu tutumda olduğunu belirtiyor.
Gelecek adımlar
Gelecek haftalarda yapılacak görüşmeler ve bunun sonucunda alınacak kararlar, faiz oranları konusunda nasıl bir yaklaşım izleneceğini netleştirecek. Başkan adaylarının bağımsızlık ve politik baskı arasındaki çizgiyi nasıl çizeceği, piyasalarda kısa vadede volatiliteyi artırabilir; uzun vadede ise para politikası güveninin yeniden inşası için belirleyici olacak. Powell’ın mirası ile yeni başkanın ilk sınavı, Fed’in karar alma sürecinin nasıl yürürlükte kalacağını ve ekonomiye nasıl yansıyacağını gösterecek.