Türkiye genelinde konut kredisi faiz oranlarında düşüş beklentisi sürüyor. Ancak uzmanlar, bu düşüşün gerçekleşmesi için özellikle enflasyonun düşmesi gerektiğini vurguluyor.
Konut Kredisi Faizleri Neden Düşmüyor?
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın aralık ve ocak aylarında yaptığı faiz indirimleri, konut kredisi faizlerinde bir düşüş beklentisi yarattı. Ancak şu an itibarıyla konut kredisi faiz oranları, aylık yüzde 2,79 seviyesinin altına inmiş değil. Bankacılar, enflasyon oranlarının düşük çift hanelere gerilemeden faiz oranlarında ciddi bir düşüş beklemenin zor olduğunu belirtiyor.
2026 Yılına Kadar Nasıl Bir Süreç Bekleniyor?
TCMB, 2026 yılı sonunda enflasyonun yüzde 12’ye düşmesini öngörüyor. Bu tahmin gerçekleşirse, 2026 yılının ikinci yarısında konut kredisi faiz oranlarının yüzde 1’in altına inmesi mümkün olabilir. Ancak bu hedeflere ulaşmak için hem enflasyonun hem de politika faizlerinin belirli seviyelere gerilemesi gerekiyor.
Kampanyalar Faizleri Etkileyebilir Mi?
Kamu bankalarının öncülüğünde gerçekleştirilen kampanyaların, konut kredisi faiz oranlarını yüzde 1 seviyesine çekebileceği belirtiliyor. Ancak bu tür kampanyaların tüm kesimlere ulaşması kolay olmayabilir. Ayrıca, özel sektörden gelen destekle birlikte arz-talep dengesinin değişmesi de kredi faiz oranlarına olumlu yansıyabilir.
Yüksek Taksitler Talebi Düşürüyor
Mevcut aylık yüzde 2,79 oranındaki konut kredisi faizi, yıllık bileşik olarak yaklaşık yüzde 39,13 seviyesinde. Bu oran, politika faizinin altında olsa bile yüksek taksit ödemeleri nedeniyle talep istenilen seviyede artmıyor. Bankacılar, mevcut oranların kredi kullanımını teşvik etmediğini ifade ediyor.
Yeni Kampanyalarla Hareketlilik Mümkün
Emlak Konut tarafından duyurulan 25 projeyi kapsayan kampanya, faiz oranlarını yüzde 0,99 seviyesine çekmeyi hedefliyor. Bu tür kampanyaların konut piyasasında hareketlilik yaratabileceği düşünülüyor. Ancak geniş kapsamlı bir iyileşme için daha fazla adım atılması gerektiği vurgulanıyor.
Konut kredisi faizlerinin yüzde 1’in altına inmesi, enflasyon ve politika faizlerindeki düşüşe bağlı görünüyor. 2026 yılı ikinci yarısında bu seviyelerin görülmesi mümkün olsa da, geniş çaplı kampanyalar ve ekonomik istikrarın sağlanması sürece olumlu katkı sağlayabilir.